Galatasaray, union club sahasında, o dönemki adıyla "fenar bağçe"yi* 7-0 yenmişti. Bu maça Galatasaray 6 kişi, Fenerbahçe ise 10 kişi başlamıştı. İlerleyen dakikalarda Galatasaray'a bir futbolcu eklendi, Fenerbahçe'den ise bir futbolcu eksildi. Yani maç 7'ye 9 tamamlandı ve bu yedi kişi, kendisinden iki futbolcu fazla oynayan Fenerbahçe'ye tam 7 gol attı.
Niçin takımlar eksiktiler 1911'in o şubat günü? Lodos yüzünden eksiktiler. Elbette lodostan daha çok etkilenen takım da Galatasaray'dı. Çünkü oyuncuların bir kısmı İstanbul'un Avrupa yakasında oturduğu için Anadolu yakasına geçememişlerdi o gün, vapurlar lodostan dolayı güçlükle çalıştığı için.
Fenerbahçe ise bir Anadolu yakası takımıydı ve futbolcularının boğaz'ı geçme sorunu yoktu. İki takımın da eksik olmasının nedeni bu işte.
Peki, bu 7 golü kimler attı "fenar bağçe" kalesine? Dördünü, Galatasaray'ın dört numaralı kurucusu celal İbrahim atmıştı o gün. İkisini ise iki numaralı kurucu emin Bülent. Bir golü de bir numaralı kurucu âli Sami yen atmış olsa müthiş bir şifresi daha olacaktı maçın, ama o tek gol idris'ten geldi.
Galatasaray'ın beş numaralı kurucusu Bekir Sıtkı Birkan, güven sayın'ın kendisiyle yaptığı söyleşide bu maçı aynen şöyle anlatıyor:
"… Bir fırtınalı havada fener'le Kadıköy'de maçımız vardı. Vapurlar güçlükle işliyordu. Çayıra vardığımızda takımda sadece yedi kişinin orada mevcut olduğunu gördük. Fener'e bu maçı tehir etmemizi rica ettik; kabul etmediler. "oynamazsanız biz galibiyet seremonimizi (törenini) yaparız" dediler. Kaptan emin Bülent yedi kişilik takımı kurdu. O gün sakat olan ali Sami'yi kaleye aldık. Saha çamurlu ve berbattı. Fakat bu mühim maçı, top kalemize bir kere gelmemek üzere 7-0 gibi açık bir farkla kazandık…"
O gün kaleye Galatasaray'ın bir numaralı kurucusu âli Sami yen'in geçmesi çok mantıklı. Çünkü ilk takımın haf beki (bugünkü anlamda orta saha) âli Sami yen müzmin sakattı. Kronik sakatlığının nedeni de, 1907 yılında Kadıköy'le oynanan ve Galatasaray'ın 3-1 kazandığı maçta ayağının kırılmasıydı. Ali Sami yen bu önemli sakatlıktan sonra bir daha futbol oynamadı.
Takım eksik olduğu için kaleye geçmesi bu yüzden çok mantıklı işte.
Galatasaray'dan bu maçta yedi gol yiyen Fenerbahçe'nin o günkü maç kadrosu konusunda ise hiçbir tartışma yok. Spor tarihçilerimize göre Fenerbahçe o günkü maça şu kadroyla çıktı: âli Sait, galip, Sabri, heanny, izsi, fethi, şefkati, memiş, Tevfik ve Yahya. Kaleci âli Sait maç oynanırken sakatlandığı için sahayı terk ediyor. Bu nedenle fener bahçe de 10 kişi başladığı maçı 9 kişi tamamlıyor. Kaleye de sırayla geçiyor sahada kalan futbolcular.
Eğer âli Sami'nin Galatasaray kalesine geçtiği doğruysa, her iki takımın da maçı asıl kalecileriyle tamamlamadığını söylemek gerek. Ancak hemen şu da eklenmeli ki, bu maçta Fenerbahçe'nin 7 gol yemesini tek başına kalecisinin sakatlanmasına bağlamak hiç de doğru değil. 7 kişiden yenen 7 golün temel nedeni iki takım arasındaki müthiş güç farkı aslında.
Evet, o günkü Galatasaray gerçekten çok güçlüydü. Fenerbahçe ise aynı oranda zayıf. Galatasaray, Konstantinopolis futbol Ligi'nin son şampiyonuydu ve bu unvana, bir önceki sezon bütün maçlarını kazanarak ve sadece iki gol yiyerek ulaşmıştı. Rakiplerine oranla gerçekten çok kuvvetli bir kadrosu vardı. Fenerbahçe'nin kadrosu ise oldukça zayıftı.
Fenerbahçe kadrosu için bir anlamda eski bir Galatasaraylı olan "kulaksız zade galip ve arkadaşları" deyimini kullanmak hiç de yanlış olmaz. Evet, galip ve arkadaşları. çünkü o takımın en iyi futbolcusu gerçekten galip'ti (kulaksızoğlu).
Bu tarihi maçın oynandığı sezonda Fenerbahçe'nin bütün maçlarını kaybederek ligi sonuncu bitirmesi de destekliyor "zayıf takım" tezini. Kaldı ki aynı Fenerbahçe, yine aynı sezon, ligde yer alan Galatasaray'ın ikinci takımına da 5-0 yenilmişti.
(burada bazı spor tarihçilerinin Fenerbahçe'yi 5-0 yenen ekibin, Galatasaray'ın ikinci takımı değil progrès adlı başka bir takım olduğunu ileri sürerler. Ne ki bu tez doğru değildir. Çünkü Galatasaray'ın ikinci takımı progrès adını bir sonraki sezonda aldı.
Zaten Fenerbahçe tarihçisi merhum rüştü dağlar oğlu da, "Fenerbahçe spor kulübü tarihi 1907-1957" adlı kitabında, Fenerbahçe'yi 20 kasım 1910 tarihinde 5-0 yenen takımın Galatasaray olduğunu belirterek bu konuda hiçbir tartışmaya mahal bırakmaz.
Galatasaray kendi mütevazılığı içinde bu maçı hiçbir zaman öne çıkarmadı, çıkarmıyor. Ama bu, "yedi kişiyle yedi sıfır"ın unutulduğu anlamına gelmesin. "yedi kişiyle yedi sıfır", camianın kolektif belleğinde çok önemli bir anı ve miras durumunda. Hiç unutulmadı. Unutulmayacak da.
Nereden biliyoruz bunu? 23 Şubat 1936'da oynanan ve Fenerbahçe'nin 6-1 galibiyetiyle biten maçta aslan Nihat'ın henüz çok toy olan 18 yaşındaki gündüz kılıç'a gürlemesinden. O maçın sonlarında, Galatasaray 6-1 gerideyken elleri belinde maçı seyreden genç gündüz kılıç'a sormuştu aslan Nihat, "niçin koşmuyorsun" diye. ve gündüz kılıç'tan duyduğu "galibiyet için ümidimiz yoktur" yanıtı karşısında da çok kızmıştı aslan Nihat. "ağabeylerimizin rekorunu onlara kırdırmayacağız" diye kükremişti genç futbolcuya.
Aslan Nihat'ın "kırdırmayacağız" dediği rekor bu rekordu işte. Yedi kişiyle yedi gol rekoru. "ağabeylerimiz" dediği ise celal İbrahimler, emin Bülentler, idrisler, Bekirler, âlilerdi.
işte o rekor bundan tam 98 yıl önce bugün kırıldı. o halde söylemenin vaktidir gür bir sesle, o "ağabeylerimizi" rahmet ve saygıyla anarak: bugün bayram çocuklar.
* Fenerbahçe'nin ilk isminin ve okunuşunun "fener bağçe" olduğu sır değildir. Ancak "fener" diye bilinen kelimenin aslında "fenar" diye yazıldığına dikkatimi prof. dr. Sait nadiri çekti. "fenar bağçe"nin ne zaman "Fenerbahçe"ye dönüştüğü güzel bir inceleme konusu aslında. Okumadım ama belki bu sorunun yanıtı "asr-ı fener"de veriliyordur.