Müslüman toplumu olarak büyük sıkıntılar çektiğimiz, bu sıkıntılı dönemde manevi olarak bizlere moral desteği sağlayacak, içimizi biraz ısıtacak kandillerin ilki olan mevlit kandiline kavuşmuş bulunmaktayız. Bu gece mevlit gecesidir. Mevlit, kelime olarak doğum demektir. Yani âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamberimiz (sav)’in doğduğu kutlu gecedir.
Mevlit kandilini de içine alan hafta “Siyeri Nebi” haftası olarak çeşitli etkinliklerle değerlendirilir. Bu seneki Siyeri Nebinin teması da ailedir. Tabi ki aile çok önemlidir. Toplumun temeli sağlam aile temeline dayanır. Ne yazık ki, birçok konuda olduğu gibi son zamanlarda aile yapımızda da bir çok bozulmalar oluşmuş, huzur ve mutluluk yuvası olması gereken aile ocağı geçimsizliğin, sıkıntıların, şiddetin ve cinayetlerin işlendiği ocağa dönüşebilmektedir.
Ailedeki her ferdin hak ve sorumlulukları dinimizce belirlenmiştir. Evin erkeği de evin kadını da Hz. Peygamber efendimizin ailesini kendine örnek alırsa aile yuvalarımız birer saadet yuvası, mutluluk yuvasına dönüşür. Hak ve sorumluluklarımızı Kur’an ve sünnetin dışına çıkararak, nefsani arzularımızı kontrol etmez, sınırlamasak bir çok sıkıntıya da girmiş oluruz.
Türkiye'de her dört evlilikten biri boşanmayla sonuçlanıyorsa, her gün haberlerde kadın cinayeti haberleri eksik olmuyorsa, toplum olarak aile yapımız sıkıntıda demektir.
Peki bu sıkıntıları polisiye tedbirlerle önlemek mümkün müdür? Duruma bakılırsa bunun mümkün olmadığı ortaya çıkmaktadır. Zira işlenen cinayetlerin her türlü güvenlik önlemine rağmen, koruma tedbirine rağmen gerçekleştiğini ortaya koymaktadır. Demek ki polisiye tedbirleriyle aile saadeti, huzuru temin edilemiyor.
Örneğimiz, önderimiz Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’in aile hayatından kendimize örnekler çıkararak, kendi yuvamızı da mutluluk yuvasına dönüştürebiliriz.
Kur’an, evin erkeğine eşine iyi davranması gerektiğini bildirdiği gibi, evin kadınına da kocasının namus ve haysiyetine leke getirmemesini emretmektedir. Dinimizde hak ve sorumluluklar karşılıklıdır. Karşılıklı olarak karı-koca hak ve sorumluluklarına riayet ettiği zaman huzur ve mutlu olurlar.
Haz ve hız çağını yaşadığımız bu dönemde sadece maddi unsurların insanları, dolayısıyla aile yuvasına huzur getirmediği ortadadır. İnsanı tatmin eden, huzur veren iman ve ibadetleri ihmal etmemek gerekir. Ailenin temeli kurulurken İslami hassasiyetlere riayet edilmelidir. Aile bireyleri helal lokma ile beslenmelidir.
Aile hayatımızda da örnek almamız gereken Hz. Peygamber (sav)’den iki örnek vererek dersler çıkaralım. Eşimize karşı ne kadar sabırlı olmamız gerektiğini belirten bir örnek; bir gün Hz. Peygamber (sav), Aişe validemizin odasında iken, diğer bir zevcesi Sevde Validemiz yemek yapmış bir kap yemeği de Hz. Peygambere göndermişti. Hizmetçi yemeği getirip Hz. Peygambere takdim edeceği zaman Aişe validemizin kıskançlığı tutmuş, ayağıyla vurmuş yemeği de dökmüş, tabağı da kırmıştır. Bir an düşünelim. Böyle bir durum bizim başımıza gelse biz nasıl bir tepki verirdik. Hemen karşımızdakine haddini mi bildirirdik? İşte bu durum karşısında örneğimiz, önderimiz Peygamberimiz (sav), sakince kızmadan yerdeki yemeği topluyor, yemeği getiren hizmetçiye de bugün Aişe annenin kıskançlığı tutmuş kusuruna bakma demiştir. İşte hoşgörü, sevgi mutluluk budur. Sen bana nasıl böyle bir şey yaparsın diyerek had bildirmiyor. Hoşgörüyle karşılıyor.
Diğer bir örnek de kızı Hz. Fatıma ile ilgili. Kız babası, kız anası kızını evlendirdiği zaman, evlendirdikten sonra nasıl davranmalı?
Hz. Peygamber (sav), malumlarınız kızı Fatımayı Hz. Aliyle evlendirmişti. Bir gün Hz. Peygamber kızı Fatıma’nın evine gider. Ali’yi göremez. Sorar: Ali nerede? Cevap olarak Fatıma derki, evde Ali ile tartıştık oda çıktı gitti. Şimdi yine düşünelim böyle bir durumla biz karşılaşsak biz nasıl davranırız? Örneğimiz, önderimiz Ali’yi aramaya çıkar. Ali’yi mescitte toprağın üstünde uyurken bulur. Ona seslenir: Ey ebu Turap (toprağın babası) kalk gidelim der ve Aliyi alır evine götürür. Kızı ile damadını barıştırır. Ne güzel örnek. Ailenin devamı, huzuru böyle devam ettirilir.
Eskiden anne- babalar kızlarını evlendirirken güzel nasihatlarla kızlarını evlerinden çıkarırlardı. Beyaz gelinlikle girilen evde beyaz kefenle çıkılır denilirdi. Şimdi ise bazı anneler kızlarını evlendirirken, sakın ha kendini ezdirme, kocana yüz verme biz arkandayız. Yürümezse ikinci gün babanın evine dönersin diyorlar. İşte bu şekilde kurulan evlilikler de kısa sürede bozuluyor. Huzur ve mutluluk da oluşmuyor veya devam etmiyor.
İşte dururum ortada. Huzur ve mutluluk örneği sevgili Peygamberimizin aile hayatındadır. Başka örnekleri, başka modelleri aramaya gerek yoktur.