Daha önceleri hac mevsimi (Ramazan Bayramı ile Kurban Bayramı arası) geldiğinde toplumumuzda, özellikle de hacca giden kişilerde hac heyecanı ve kutsal topraklara duyulan sevgi doruk noktaya ulaşırdı. Ancak iki senedir haccı eda etme arzusunda milyonlarca Müslüman olmasına rağmen korona hastalığından dolayı bu coşkuyu, bu heyecanı yaşayamamakta, haclarını eda edememektedirler. Ama yine de biraz hacdan bahsedelim.
Hac nedir? Diye sorulsa acaba ne dememiz gerekir. Hac, aşktır şevktir. Hac heyecandır, harekettir. Hac aşıkın maşukuna kavuşma arzusudur. Hac, Kâbe'ye ve Kâbe'nin sahibi Yüce Allah'a yolculuktur. Hac, İslam'ın doğup yayıldığı, Hz. Peygamber (sa)'in ayak izlerinin olduğu yerleri ziyaret etmek, o havayı yerinde teneffüs etmektir. Hac yeryüzündeki din kardeşleriyle bir araya gelerek yıllık kongre yapmaktır. Hac, dünyalık elbiselerini, nişanlarını, unvanlarını bir kenara bırakarak yalın ayak, başı açık bir şekilde kefen misali ihram örtülerine bürünerek mahşerin provasını yapmaktır.
Son senelerde sadece memleketimizde değil, bütün Müslüman memleketlerinde hac ve umreye ilgi ve talep artmıştır. Hal böyle olunca bütün hacıların aynı anda ve aynı zamanda aynı yerde bulunması gerektiği için, isteyen herkesi de aynı sene hacca götürmek mümkün olamamaktadır. Bu sıkıntılardan dolayı da kontenjan sınırlamasına gidilmiştir. Bütün Müslüman devletlere nüfusunun binde biri oranında kontenjan verilmiştir. Türkiye'nin de iki milyonun üzerinde müracaatı olduğu halde seksen üç bin kontenjanı vardır. Yüce Allah'tan dileğimiz bütün Müslümanlara haccı nasip etmesidir.
Hac, dinimizin beş temel esasından biridir. Gücü yetenlerin en az ömründe bir defa hac yapması Yüce Allah'ın kesin emridir. Haccın farziyeti kitap, sünnet ve icma ile sabittir. Dolayısıyla hac asla hafife alınmamalı, ihmal edilmemelidir. Yüce Allah Kur'an-ı Kerimde şöyle buyurmaktadır: "...gücü yetenlerin haccetmesi Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır"(Ali İmran 3/97). Yine bir başka ayeti kerimede de Yüce Allah: "insanlar arasında haccı ilan et ki gerek yaya olarak gerek uzak yollardan gelen yorgun develer üzerinde sana gelsinler" (Hac 22/27)
Sevgili peygamberimiz (sav) de hadisi şerifte şöyle buyurmuştur: "İslam beş temel üzerinde kurulmuştur. Allah'tan başka ilah bulunmadığına ve Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna şahitlik etmek, namazı dosdoğru kılmak, zekâtı vermek, hac yapmak ve ramazan orucunu tutmaktır" (Buhari iman 1, 1.8) buyurmuştur. Bir başka hadiste de Sevgili Peygamberimiz: "Ey insanlar! Allah size haccı farz kılmıştır, haccediniz"(Semerkandi II,379) buyurmuştur. Zaten bütün İslam alimleri de haccın farziyeti noktasında icma etmişlerdir.
Aslında hacdaki mekanlar birer semboldür. Atomdan galaksilere kadar her şey hareket halindedir. İşte Kâbe'nin etrafında Müslümanlar pervaneler gibi dönerken bu harekete ortak olup Allah'ın rızasına erişirler. Zira yüce Allah: "Ve Beyti Atiki (Kabe'yi) tavaf etsinler" (Hac22/29) buyurmaktadır. Beyti Atik eski ev demektir. Zaten Âdem (as) da yeryüzüne indikten sonra ilk iş olarak Allah'ın emriyle Kabe'yi inşa etmiştir.
Hacerül esvedi (siyah taşı) selamlamak veya öpmek, Hz. İbrahim (as)'ın ayak izlerini taşıyan ve Makamı İbrahim denilen taş birer semboldür. Yine Safa ile Merve arasında gidip gelirken Hacer annemizin çocuğu için çırpınışını, anne şefkat ve merhametini yaşamaya çalışmaktır. Hacı, cemerat denilen şeytan taşlama yerlerine küçücük taşları atarken aslında içindeki nefsani ve şeytani her türlü kötü duyguları taşlamaktadır.
Ve hacı, helal mal ile usulüne uygun bir şekilde haccı mebrur yani kabul olunmuş bir hac yaparsa günahlarından arınmış olarak evine döner. Rabbim üzerimizdeki koroma belasını def edip, en kısa zamanda giden kardeşlerimize tekrarını, gitmeyenlere de en yakın zamanda helal mal ile usulüne uygun bir şekilde hac ve umreler yapmayı nasip etsin.