Peki, engellilik nedir? Engelli, canlıların normalde sahip oldukları bazı yeteneklerini tamamen veya kısmen kullanamaması durumudur. Engellilik durumu doğuştan veya sonradan meydana gelen bazı hastalık veya kazalardan dolayı oluşabilir.
Toplumda bilinenin aksine engelli insan sayısı da oldukça çoktur. Zaten sağlam olan, engeli bulunmayan herkes de aslında birer engelli adayıdır. Zira başımıza nelerin geleceğini, aklımızı, sağlığımızı yitiremeyeceğimizi bilemiyoruz. Hal böyle olunca çok dikkatli olmak gerekir.
Şimdi bizler birer beşer olarak irademiz dışında Yüce Allah tarafından yaratılarak dünyaya geliyoruz. Yüce Allah insanları dünyada imtihan ediyor. Kim şükredecek? Kim sabredecek? Kim isyan edecek? Kim inkâr edecek? Varlıklı olmak, yoksul olmak, sağlıklı olmak, engelli olmak... Birer imtihan aracıdır.
Tabi şunu da unutmamak gerekir. Hastalık veya engellilik Allah tarafından verilmiş bir ceza değildir. Zira hayata baktığımız zaman Allah'ın sevgili kulları daha çok dünyada hastalık ve sıkıntılar çekmektedir. Kişi müptela olduğu hastalık veya engellilik haline sabrederse bu durumun kendisi için aslında bir mükafata dönüşeceğine inanır ve mükafatını da Allah'tan bekler. Sabrın karşılığı da cennettir. Zihinsel engellilerin dini sorumlulukları da yoktur. Bedensel engellilerin ise dini sorumlulukları vardır. İbadetlerini de güçleri nispetinde eda ederler.
Peygamber efendimiz (sav) de engelli sahabelere değer vermiş, onları hiçbir zaman sosyal hayatın dışında bırakmamıştır. Görme engelli Ümmi Mektumu birçok defa kendisi Medine dışına çıktığı zaman yerine vekil olarak bırakmıştır. Yine ortopedik engelli sahabi Muaz bin Cebel'i Yemen'e elçi olarak göndermiştir.
Günümüzde engelli insan sayısına baktığımızda ortaya çıkmaktadır ki, gelişmiş ülkelerde halkın %10, gelişmemiş olan ülkelerde de halkın %12'si engelli bireylerden oluşmaktadır. Türkiye'de de ortalama %12 civarında engelli insan bulunmaktadır. Gerçekten bu oran yüksek bir orandır. Ama hayatın geçekleri bunlardır.
Bizim fert olarak, toplum olarak engelli bireylere karşı insani sorumluluklarımız vardır. Kendi kendine yetemeyen, kendi ihtiyaçlarını karşılayamayan, başkasının yardımı ile yaşamlarını sürdüren engelli kişilere karşı sosyal devlet ilkeleri çerçevesinde, engellilerin eğitimi, rehabilite edilmelerini sağlamak gerekir.
Türkiye'de engellilere yönelik bazı sosyal desteler vardır. Ancak işin içine girildiği zaman bu desteklerin hem yetersiz hem de herkese verilmediği gerçeği ortaya çıkmaktadır. Engelli oranı %40 ile 69 arası olanlara şu anda 640 TL, engelli oranı %70 ile %100 arasında olanlara da 900 kusur TL. Ödeme yapılıyor. Tabi ki her engelli kişi de bundan faydalanamıyor.
Baba veya annesi SGK'lı olarak çalışıyorsa 18 yaşını doldurmayana kadar engelli haklarından faydalanamıyor. Engeli kişiye yine engelli aylığı bağlanabilmesi için ailedeki kişi başı gelirin asgari ücretin 1/3'ünü de geçmemesi gerekir.
TUİK verilerine göre zaten asgari ücretin 1/3'ü açlık sınırının da altındadır. Bu durumda maaşı düşük de olsa 4-5 kişilik bir memurun eş veya çocuklarının engel oranı %100 de olsa faydalanamaz. Çiftçilikle uğraşan bir engellinin birkaç tane hayvanı olsa, küçük bir tarlası olsa bu kişi de engelli aylığını alamaz. Tabi ki böyle bir mevzuat hayatın gerçekleriyle örtüşmez. Engellileri kendi hallerine terk etmek olur. Böyle durumlar da hem engellileri hem de engelli ailelerini mağdur etmektedir.
Bu konuda bir düzenlemenin yapılması, engellilerin de yaşama hakları olduğunu kabul etmek ve engellilerin önündeki engelleri kaldırmak başta devlet olmak üzere hepimizin görevidir.