Dünya diken üstünde. Üçüncü Dünya Savaşı'nın kapısı, Ukrayna'ya gönderilen füzelerle aralandı ve herkes Putin'in hamlesini bekliyor. Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Fransa’nın Ukrayna’ya uzun menzilli, yüksek etki gücüne sahip balistik füzeler göndermesi, yeni bir felaketin kapısını araladı.

Ukrayna, bu füzeleri kullanarak Rusya’ya karşı saldırıya geçti ve üç yıldır süren Rusya-Ukrayna Savaşı’nda dengeler bir anda değişti. Ancak bu değişim, sadece iki ülke arasında kalacak bir mesele olmaktan çıkıp dünya çapında bir tehlikeye dönüşmek üzere.

Rusya-Ukrayna Savaşı, şimdiye kadar iki ülkenin sınırları içerisinde kalmış, dünya devletleri açısından doğrudan bir tehdit oluşturmamıştı. Ancak Batılı ülkelerin Ukrayna’ya silah desteği sağlama konusundaki bu cesur hamlesi, savaşın seyrini daha önce hiç olmadığı kadar karmaşık ve tehlikeli bir noktaya taşıdı. Bu adım, tarihteki büyük savaşların nasıl başladığını hatırlatıyor: tıpkı birinci ve ikinci Dünya Savaşlarında olduğu gibi, küçük görünen kararlar büyük felaketlerin önünü açtı.

TARİHİN TEKERRÜRÜ MÜ?

Birinci Dünya Savaşı, ulus devletlerin güç mücadelesiydi;  Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı coğrafyasını yerle bir etmiş, milyonlarca insanı ölüme ve göçe zorlamıştı.

İkinci Dünya Savaşı ideolojik bir çatışmaydı. İkinci Dünya Savaşı, Avrupa’yı harabeye çevirmiş, 50 milyondan fazla insanın ölümüne yol açmıştı. O dönem yaşananları filmlerden izlemiş, tarihten öğrenmiş bir nesil olarak, bu savaşların yarattığı yıkımı teoriyle değil, gerçek hikâyelerle anlamış durumdayız. Üçüncü Dünya Savaşı ise, hem bu çatışmaların hem de teknolojik bir felaketin birleşimi olarak şekilleniyor. Üçüncü Dünya Savaşı’nın insanlık için nasıl bir felaket anlamına geleceğini öngörmek zor değil.

Beklenen savaş, yalnızca Rusya ve Ukrayna ile sınırlı kalmayacak; Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa ülkeleri, Türkiye, Çin, Hindistan, İran ve Kuzey Kore gibi güçlerin de katılacağı devasa bir çatışmaya dönüşme potansiyeli taşıyor. Bu çapta bir savaş, nükleer başlıklı füzelerin kullanılmasıyla sonuçlanırsa, insanlığın sonunu getirebilir.

İNSANLIĞI BEKLEYEN TEHLİKELER

Olası bir Üçüncü Dünya Savaşı, sadece savaşın doğrudan yaşandığı coğrafyaları değil, küresel enerji ve gıda arzını da çökertebilir. Bu, hem zengin hem de fakir ülkeleri benzer bir kıtlık ve kaos sarmalına sürükleyebilir. İşte bu senaryoda insanlığı bekleyen başlıca tehlikeler:

NÜKLEER FELAKET

Nükleer silahların kullanılması, sadece savaş bölgelerinde değil, tüm dünyada yaşamı tehdit eden bir yıkım yaratabilir. Bu silahlar, yalnızca anlık ölümlerle değil, on yıllarca sürecek radyasyon etkileriyle de dünya ekosistemini yok edebilir. Hiroşima ve Nagazaki’nin yaralarını saramamış bir insanlık, bu defa çok daha büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalacak.

ÇEVRESEL YIKIM

Savaşın getirdiği yıkım, ormanların yok edilmesine, denizlerin kirlenmesine ve toprağın verimsiz hale gelmesine neden olabilir. Nükleer ve kimyasal silahların kullanımı, atmosferde geri dönüşü olmayan zararlar yaratabilir. Bu durum, iklim değişikliğini hızlandırarak dünya ekosistemini tamamen bozabilir.

EKONOMİK ÇÖKÜŞ

Büyük bir savaş, dünya ekonomisini altüst edebilir. Tedarik zincirlerinin çökmesi, enerji kaynaklarının tükenmesi ve küresel ticaretin durması, milyarlarca insanın yoksulluğa sürüklenmesine yol açabilir. Petrol ve doğal gaz gibi enerji kaynakları üzerindeki çatışmalar, enerji krizlerini tetikleyerek ülkeler arası gerginlikleri artırabilir.

GIDA VE SU KRİZİ

Savaş, tarım alanlarının yok olmasına, sulama sistemlerinin zarar görmesine ve gıda üretiminin durmasına neden olabilir. Gıda kıtlığı, dünyanın birçok bölgesinde açlık krizini derinleştirirken, temiz su kaynaklarının tükenmesi ise insanlık için en temel hayatta kalma tehdidini oluşturur.

MİLYONLARCA GÖÇMEN

Böylesine büyük bir savaş, milyonlarca insanın yerinden edilmesine neden olacaktır. Savaşın etkilediği bölgelerden kaçan insanlar, güvenli bir yer bulmak için başka ülkelere göç ederken, dünya genelinde siyasi ve sosyal krizler ortaya çıkabilir.

TOPLUMSAL ÇÖKÜŞ VE KAOS

Savaş, sadece ülkeler arasında değil, toplumlar içinde de bölünmelere yol açabilir. Irkçılık, milliyetçilik ve dini ayrılıklar daha da keskinleşerek toplumların iç barışını tehdit edebilir. Bu da sosyal düzenin çökmesine, anarşi ve kaosun hüküm sürmesine neden olabilir.

BARIŞ İÇİN SON ŞANS

Üçüncü Dünya Savaşı, insanlığın yüz yıldır biriktirdiği tüm değerleri bir anda silip süpürebilir. Unutmamalıyız ki bu savaşta galip gelen olmayacak. Kaybeden, insanoğlunun yüzlerce yıl boyunca inşa ettiği değerler ve milyonlarca hayat olacak. Üçüncü Dünya Savaşı'nı çıkarmadan durdurmak, insanlık için belki de son şanstır.

Devletlerin ve liderlerin bu savaşın sonuçlarını düşünerek hareket etmesi, insanlık adına en büyük sorumluluktur. Nükleer silahlar, daha önce hiç olmadığı kadar büyük bir tehdit oluşturuyor. Bu silahların kullanılması, yalnızca savaşan tarafları değil, tüm dünyayı yok edecek bir felakete yol açabilir.

Bugün, savaşı ateşlemek isteyen devletlerin kendi insanlarına karşı ne kadar büyük bir kötülük yaptığını görmeleri gerekiyor. İnsanlık, aynı hataları tekrar etmeyi göze alamaz. Şimdi, bu felaketin önüne geçmek için herkesin bir kez daha durup düşünmesi gerekiyor. Barış için geç değil, ancak savaş başladığında geri dönüş imkânsız olabilir.

Savaşın çıkmasını engellemek, yalnızca liderlere değil, bu savaşın sonuçlarından etkilenecek olan tüm insanlığa düşen bir görevdir.