İlahi rahmet ve bereket aylarından olan Recep ayının yirmi yedinci gecesi İsra ve Miraç gecesidir. İşte bu gece Recep ayının 27. Gecesi yani miraç gecesidir.
Yüce Allah insanlara doğru yolu göstermek için, insanlar arasından seçtiği Peygamberler de göndermiştir. Allah’u Teala, peygamber olarak görevlendirdiği kişilere, Peygamberliklerini ispatlamak için mucizeler de vermiştir.
Mucize kelime olarak; aciz bırakan, harika olay, güçsüz kılan… Manalarına gelmektedir. Dini bir kavram olarak da mucize, insanların benzerini meydana getirmekten aciz kaldıkları, Peygamber olarak görevlendirilen kişinin göstermiş olduğu harikulade, olağanüstü durumlardır.
Bu arada bir duruma açıklık getirmek istiyorum. Mucize sadece peygamberlik iddiasında bulunan kişinin elinde zuhur eder. Onun için ilginç olan her şeye mucize denilmez. Maalesef günümüzde bazı insanlar ulu orta ilginç olarak gördüğü çoğu şeyi mucize diye ifade etmektedirler. Tabiî ki bu yanlış bir tabirdir.
Peygamberlerin göstermiş oldukları mucizeler, genellikle o dönemlerde meşhur olan olaylarla ilgilidir. Mesela Musa (as) döneminde sihir, İsa (as) zamanında tıp, Hz. Peygamberimiz (as) zamanında ise şiir ve edebiyat önemli yer tutuyordu. Yüce Allah Musa (as)’ın asasını ejderha haline getirip, sihirbazların tüm sihirlerini bozmuştur. İsa (as)’ ölüleri diriltme gücü verilmiştir. Peygamber efendimiz (sav)’de başta Kur’anı Kerim olmak üzere birçok mucize verilmiştir.
Çünkü Kur’an her çağdaki akıl sahiplerine hitap etmekte, akıllara durgunluk veren, lafızlarıyla, manasıyla insanların benzerini meydana getirmekten aciz kaldıkları büyük ve sürekli olan bir mucizedir.
Bunun dışında Peygamber Efendimiz (sav)’e başka birçok mucize daha verilmiştir. Bu mucizelerden biri de İsra ve Miraç mucizesidir.
İsra, kelime olarak gece yolculuğu, Miraç da yükseklere çıkmak demektir. Rivayete göre Hz. Peygamber (sav), hicretten bir buçuk yıl önce, Kâbe’de Hatim’de bulunurken veya amcası Ebu Talib’in kızı Ümmühani’nin evinde yatarken, Cebrail (as) gelmiş, Peygamber Efendimiz (sav)’in göğsünü yarmış, kalbini zemzem suyu ile yıkadıktan sonra, kalbini iman ve hikmetle doldurmuştur. Sonra Hz. Peygamber (sav), Burak adında mahiyetini bilemediğimiz Burak adında bir bineğe bindirilerek Mekke’den alınıp, Kudüs’teki Mescidi Aksa’ya götürülmüştür. Hz. Peygamber burada diğer Peygamberlerin ruhlarına imamlık yaparak namaz kıldırmıştır.
Bu İlahi mucizenin bu kısmına İsra, yani gece yolculuğu denilir ve bu kısım Kur’anda bizzat Allah tarafından da açıklanmıştır. Bu İlahi mucizenin ikinci kısmı olan Miracı, yani göğe yükselme kısmını da Hz. Peygamber (sav), hadisi şeriflerinde açıklamıştır. Yüce Allah Kur’anı Kerimde şöyle buyuruyor: “Kulunu (Muhammed (as) bir gece Mescid’i Haram’dan (alıp), Mescid’i Aksa’ya kadar götüren (Hz. Allah) her türlü noksanlıktan münezzehtir. (O Mescid’i Aksa ki), biz onun etrafına feyiz ve bereket verdik. (Ve bu gece yolculuğunu) O’na (O peygambere) ayetlerimizden bazısını gösterelim diye yaptık. Şüphesiz ki O, (her şeyi) hakkıyla işiten, (her şeyi) kemaliyle görendir” (İsra 1)
Hz. Peygamber (sav), Cebrail (as) ile birlikte Miraca yükseldi. Göğün birinci katında Hz. Âdem (as), ikinci katında Hz. İsa (as) ve Hz. Yahya (as), üçüncü katında Hz. Yusuf (as), dördüncü katında Hz. İdris (as), beşinci katında Hz. Harun (as), altıncı katında Hz. Musa (as) ve yedinci katında da Hz. İbrahim (as) ile görüştü.
Cebrail (as) bu yolculukta Sidretül Müntehaya kadar Peygamberimize refakat etmiştir. Bundan sonra da Peygamber Efendimiz (sav), Refref adındaki binit ile yükselişine yalnız olarak devam etmiştir. Bu arada Hz. Peygamber cenneti ve cennetin nimetlerini, cehennemi ve cehennem azabını müşahede etmiştir. Daha sonra da aracısız olarak Allah ile görüşmüş ve Allah’tan aldığı vahiy ile geri dönmüştür.
Yüce Allah bu kutsal yolculukta Hz. Peygambere ve O’nun ümmetine üç şey hediye etti. Bunlar: Allah’a şirk koşmayanların cennete gireceği müjdesi, Bakara suresinin son ayetleri ve günlük beş vakit namazdır.
Hz. Peygamber (sav), bu kutsal yolculuktan döndükten sonra, sabah olup bitenleri anlatınca, müşrikler inanmadılar. Hemen gidip durumu Hz. Ebubekire anlattılar. Dediler ki: Ya Ebabekir, senin arkadaşın Muhammed, bir gece içinde Kudüs’teki Mescidi Aksa’ya gidip geldiğini söylüyor. Sen buna ne dersin? Hz. Ebubekir (ra):
—Bunu Muhammed mi söylüyor? Müşrikler Evet deyince, Hz. Ebubekir(ra) dedi ki:
—Eğer O söylemişse mutlaka doğrudur. Hatta O daha fazlasını da söylese yine de inanırım. Çünkü O asla yalan söylemez.
Bu durumu duyan Hz. Peygamber (sav) de, Hz. Ebubekir’e doğrulayan, tasdik eden manasında “Sıddik” lakabını verdi.
Dinimizde önemli olan bu kıymetli zamanlara has bir ibadet şekli yoktur. Dileyen bu geceleri dua, niyazla, tövbe istiğfarla veya Kur’an okuyarak iyi bir şekilde değerlendirebilir. Hele kaza namazı olanlar hiç vakit kaybetmeden, beş vakit namazın bu gecede farz olduğunun bilinciyle bir an önce bütün kazalarını kılmalıdırlar.
Bu gecenin yeryüzünde zulme uğrayan bütün Müslümanların kurtuluşuna, milletimiz arasında meydana getirilmeğe çalışılan sıkıntıların kalkmasına vesile kılmasını Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.