Allah'u Teâla yeryüzünde insanların huzur ve saadeti için onların nasıl davranması gerektiğini, nelere inanmaları, nasıl ibadet edeceklerini, kısacası inanç, ibadet ve ahlak ilkelerini göstermek üzere Peygamberler ve Kitaplar göndermiştir.

Önceki kitaplar ve peygamberler sadece belirli bir topluma veya belirli bir bölgeye gönderildiği halde, Kur'an'ı Kerin ise yeryüzündeki bütün toplumlara gönderilen ve hükmü kıyamete kadar devam edecek olan tek kitaptır. Yine Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav) de bütün toplumlara gönderilen son Peygamberdir.

Kur'an'ı Kerim evrensel bir kitaptır. Getirdiği temel ilkeler de bütün insanlığın kurtuluşunu, huzur ve saadetini temin etmek içindir. Dolayısı ile bütün insanların dört elle Kur'an'a sarılmaları, getirdiği sevgi, merhamet, kardeşlik, adalet, eşitlik… Gibi ilkeleri hayatına yerleştirmesi gerekir. Zaten Kur'an'ın nuruyla aydınlanan, O'nun getirdiği o güzel ilkelerle tanışan bir daha o güzelliği bırakmaz. Hal böyle olunca biz Müslümanlara çok görev düşmektedir. Kur'an'ı iyi öğrenmek, daha da önemlisi Kur'an'ın bütün emir ve yasaklarını hayatına yansıtmak gerekir. Yani yaşantımız Kur'an'ı olmalıdır. Zaten gerçek Kur'an'ı bir hayat yaşarsak, o güzellikleri gördükten sonra ondan uzak durmak pek de mümkün olmayacaktır. Bu durumda Kur'an'ı doğru bir şekilde bütün dünyaya tanıtmamız gerekir.

Bugün de yeryüzünde en çok okunan kitap Kur'an'ı Kerimdir. Çok da güzel okunuyor. Güzel nağmelerle okumaktan daha önemlisi, Kur'an'ı güzel yaşamak bizim temel ilkemiz olmalıdır.

Hak batıl mücadelesi Hz. Âdem (as)'ın çocukları Habil ve Kabil ile başlamış, kıyamete kadar da devam edecektir. Bizlere düşen temel görev bu mücadelede her zaman hak tarafında yer almaktır.

Daha ilk günden itibaren Kur'an'ın nuruna karşı çıkanlar olduğu gibi bugün de karşı çıkanlar vardır ve olacaktır. Hak batıl mücadelesi bitmez. Yüce Allah bu hakikati Saf suresi 8. ayette şöyle açıklamaktadır: "Onlar Allah'ın nurunu ağızlarıyla (üfürerek) söndürmek istiyorlar. Onlar istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır".

Tarihsel süreçte batılıların yapmış oldukları ve yaklaşık iki yüz yıl süren haçlı savaşları da Kur'an nurunu söndürmek ve Müslümanları yeryüzünden silmek için yapılmıştı. Ama yine zafer Müslümanların oldu. O barbarlar gittikleri yerleri Hristiyan, Müslüman veya Yahudi ayırımı da yapmadan her yeri talan ettiler. 

Selâhaddin'i Eyyubi Kudüs'ü tekrar fethederek orta doğudan haçlıları kovmuştur. Fatih de İstanbul'u fethederek haçlı zihniyetini Anadolu'dan çıkarmıştır. Ancak haçlı zihniyetindeki batı hiçbir zaman Müslümanlara olan düşmanlıklarından vaz geçmemişlerdir. Bugünde aynı düşüncededirler.

Müslümanların mukaddesatına saldırmak, kitapları Kur'an'ı yakmak, hakaretler savurmak maalesef son zamanlarda çok fazla oldu. Bu durumda Müslümanlara düşen temel görev Kur'an'a dört elle sarılmak, Kur'an'ın temel ilkeleri çerçevesinde çok ama çok çalışmak, ekonomik, sosyal, siyasal ve askeri olarak güçlü olmaktır. Haddini aşanlara, mukaddesatına saldıranlara onların anlayacakları dilden caydırıcı bir şekilde cevap vermektir. Unutmayalım ki esas zafer İslam'ın olacaktır. Kâfirler istemese de.

Cüneyt Alan Seyyid Battal Gazi Camii İmam Hatibi