1959 yılında Türkiye, İngiltere ve Yunanistanla imzaladığı Zürih ve Londra Anlaşmaları ile bu ülkelerin garantörlüğünde Türk ve Rum halklarının ortak eşitliğine dayalı olarak kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti'nde, Rum toplumu lideri Makarios Cumhurbaşkanı, Türk toplumu lideri Dr. Fazıl Küçük ise Cumhurbaşkanı Yardımcısı seçilmiştir.
Ancak, 1963 yılından itibaren Rum Teröristlerin silahlı saldırıları sonucu Kıbrıs Türkleri ülke yönetiminden baskı ve zulüm ile uzaklaştırılmıştır.
Rumların en büyük ideali, adayı Yunanistan'a bağlamaktır hedeflerine ulaşabilmek için yürüttükleri saldırılar ve ambargolar 1963-1974 yılları arasında artarak devam etmiş, Kıbrıs Türk halkı adanın %5'lik bir bölümüne sıkıştırılmıştır. 1974'e gelindiğinde Yunan Hükümeti, adanın ülke topraklarına katılma zamanının geldiğine inanmış, fakat o an Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios'u da amaçları için engel olarak görmüştür.
Bu sebeple Atina, adadaki Yunan subaylarını kullanarak Makarios'u iktidardan düşürmeye çalışmıştır. 15 Temmuz 1974 tarihinde Yunanistan'da iktidarda bulunan cuntanın desteğiyle Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios'a karşı darbe yapan Yunan subayları, adayı Yunanistan'a bağlamayı amaçlayan süreci başlatmıştır.
Darbeden sonra Yunan hükümetinin emrinde olan Subaylar ve ordu, hem kendine karşıt olan soydaşı Kıbrıslı Rumları hem de Türkleri katletmeye başlamıştır.
5 Temmuz 1974?te Türkiye, Yunanistan ve İngiltere dışişleri bakanları I. Cenevre Konferansında toplanarak bölgenin geleceğiyle ilgili çalışmalara başladı.
30 Temmuz'da konferans sona ererek Türk tarafının istekleri doğrultusunda: Kıbrıs'ta bir güvenlik bölgesinin oluşturulması, Rum ve Yunanların Türk bölgelerini derhal boşaltması, esir durumda olan asker ve sivillere müdahale edilmeleri veya serbest bırakılmaları, barışın sağlanması ile birlikte anayasaya uygun bir hükümetin yeniden kurulmasının temini, Kıbrıs Cumhuriyeti'nde Kıbrıs Türk Toplumu ile Kıbrıs Rum Toplumu olmak üzere iki toplumun Kıbrıs vatandaşı olarak eşit olması kabul ve ilan edildi.
Başbakan Bülent Ecevit, adada gelişmelerin kötüye gitmesi ve bölgede yaşayan Türkler'e uygulanan zulmün ve baskının artması sebebi ile diplomatik görüşmeler yapmak üzere Londra'ya gitti. Ancak Ecevit Londra görüşmelerine giderken, ona rağmen Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan, Genel Kurmay Başkanı'na Kıbrıs Barış Harekatını başlatma emrini verdi. Erbakan'ın amacı, adanın tamamını kontrol altına aldıktan sonra, daha sonrasında diplomatik anlaşmalar ile toprakların bir kısmından Kıbrıs Türk Devleti'nin tanınması karşılığı verilmesiydi.
Günün erken saatlerinde, Şanlı Türk Ordusu Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Kıbrıs'a havadan indirme ve denizden çıkarma yapmaya başladı.Acil olarak toplanma kararı alan TBMM, Hükümete savaş açma yetkisi verdi. 14 ilde sıkıyönetim ilan edildi.
Karar, İngiltere ve Yunanistan Büyükelçiliklerine bildirildiği ve Ankara'da bulunan ABD Dışişleri Bakan Yardımcısına da iletildi. Pakistan, Afganistan ve İran Türkiye'nin harekatını haklı buldu ve Türkiye'ye yardım sözü verdi.Libya Devlet Başkanı Kaddafi ihtiyaç duyulduğunda Libya'ya ait tüm askeri mühimmatların kullanılabileceğini Türk Hükümetine bildirdi. Türk Silahlı Kuvvetleri 22 Temmuz'da Girne'yi Yunanlı kuvvetlerden aldı.Paraşütçülerimizin Kıbrıs'ın başkenti Lefkoşa'nın Türk kesimine indi. Yunan kuvvetleri Ada'da bulunan Türk kuvvetlerine saldırmasıyla, çatışmaların Ada geneline yayılmasına neden oldu.
22 Temmuz akşamı Türkiye, BM Güvenlik Konseyi'nin ateşkes kararını kabul etti. Türk müdahalesi sonucu Yunanistan'daki cunta idaresi ve Kıbrıs Nikos Sampson Hükümeti de yıkılmıştır.
1.Harekat sonrası Türk,İngiliz ve Yunan diplomat ve dış işleri temsilcileri 8 Ağustos'ta 2. Cenevre Konferansında toplandı, Konferans yapıldığı sırada Türklerin Limasol ve Larnaka civarında bir miktar köyü boşaltmış olmalarına rağmen, Rum Milli Muhafız Alayı ve EOKA-B terör örgütü ele geçirdikleri yerleri tahliye etmedikleri gibi üstüne ellerindeki Türk esirleri de serbest bırakmamışlardır.Cenevre'de sürdürülen görüşmeler sırasında anlaşmanın mümkün olmadığı kanaati kesinleşince harekâtın yeniden başlatılacağı anlamına gelen "Ayşe Tatile Çıksın" parolasını Türk Dışişleri Bakanı Turan Güneş, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Bülent Ecevit'e bildirdi.Bu gelişme sonrası 13 Ağustos'ta Türk birlikleri tekrar ilerlemeye başladı. Türk birlikleri 14 Ağustos'ta başkent Lefkoşa'ya, 15 Ağustos'ta Lefke ve Magosa'ya girdi.
Dış İşleri Bakanı Turan Güneş'in çağrısının olduğu gün, TRT radyolarında "Bir gece ansızın gelebiliriz." şarkısı çalması da olayın farklı bir yönünü yansıtmakta.
Amerika ve Avrupa Birliği'nin baskılarına rağmen, Kıbrıs'taki Rumların Türklere yönelik başlattığı soykırım amaçlı saldırılar üzerine, bölgede Türk kanı döküldüğü için müthiş bir şekilde birlik olan dönemin Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türk Hükümeti ile, Devlet-Millet-Asker birlik olup Kıbrıs'a asker çıkarmamız ve Türk kanının dökülmesine engel olmamız gurur vericidir.
Yıllardır dünya karşısında boynu bükük kalan Türk halkı Kıbrıs Barış Harekatı neticesinde tüm dünyaya kafa tutmuştu ve Türk olmanın gururunu yaşıyordu.
Harekat, halkı sağcısıyla solcusuyla memuruyla öğrencisiyle, işçisiyle, patronuyla, hükümetiyle, askeriyle birleştirdi. Halk Ecevit'i "Kıbrıs Fatihi, dünyaya kafa tutan adam, cesur lider! " olarak görüyordu.
Harekat sonrası Magosa'yi ,Lefke'yi abluka altına alan Türk kuvvetleri, Türk tarafının sınırları çizildi.1975 yılında Kıbrıs Türk Federe Devleti, 15 Kasım 1983’te ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurulmuştur.