Bu ay size ;"kendine giden yolu bulma" hikâyesinde bahsedeceğim…  
Oturun rahat rahat koltuklarınıza yaslanın arkanıza, eminimin ki hissedeceksiniz.   
Bana güvenin…  
Ben ne yazabilirim ki başka, bir kadınım ve gözlemlerim dürtülerimle paralel…
Her ne kadar gazetede abes durduğumu düşünsem de  bir renk olabilirim galiba
Belki bir iki cümle sizin gözden kaçırdığınız bir şeyleri görmenize sebep olur.
 Kim bilir belki de adres gösterir…
Öncelikle hayata koskocaman bir merhaba demeliyiz. Nerede olursak olalım, ne yaparsak yapalım hayallerimiz, umutlarımız ve geleceğimiz olmalı…
Hiç düşündünüz mü?
 "Kim bilir kaç insanın olmasını istediğiniz bir yerde olduğunuzu"?       
Yaşamın ve geleceğin ne kadar güzel olduğunu?
 Bir çırpıda okuduğumuz kitaplar vardır ya hani, içinde kaybolduğumuz...
Hayallerin, kurguların, kelimelerin kesintiye uğramadığı kitap dünyasında, işte bizimde hayallerimiz ve umutlarımız dolu,kesintiye ve ümitsizliğe uğramadığı bir kitap dünyamız olmalı..
Hiçbir şeyden vazgeçmeyen, hayalleri ve umutları karşısında ümitsizliğe düşmeyen bir yaşamı sevmeli ve emek vermeliyiz.  
Hatta insan olmanın hamuru bu; düşle, emek ver, olsun.
Peki, ya akılcı bir emek verme ile kendini yıpratırcasına bir çabayı birbirine karıştırıyorsak? İşin doğrusu, çoğu zaman da karıştırıyoruz bu ikisini.
Bir tohum güzel bir çiçeğe nasıl dönüşür sizce?
Tohumu ekeriz, gerektiği kadar sularız, toprağına iyi bakarız ve bekleriz. Bir tohumun büyümesi için zamana ihtiyaç vardır ve bu sırada da ihtiyaç duyduğu kadar bakıma.
 Evet, hiç sulamazsak kurur ama gereğinden fazla sularsak da çürür. Ben ne zaman, isteklerim için sabırsızlanmaya ve yaşamı ıskalamaya başladığımı fark etsem kendime bir zamanlar duyduğum ve çok hoşuma giden şu cümleyi hatırlatırım: "
Ve usulca fısıldadı zaman, sadece bana bırak…"diye
Bizler hep başkalarının mutluğu ve hayatı için yaşıyoruz. Dönüp de kendimize sormuyoruz…

"BEN BU HAYATIN İÇİNDE NEREDEYİM" Diye…
Mesela ;hayalleri olmalı insanın…Süleyman Özbaş'ın dediği gibi…
Hayalleri olmalı insanın...
Hmeli yüreğinden gelenleri…
Yaşamalı, ölmeyecek gibi…
Duymalı içinden gelen sesi...
Bir okun, Yayından fırladığı gibi.
Saplanmalı yüreğine…
Tasaları bir yana, Hüzünleri arkasına koymalı
Dönüp de bakmamalı, Uçmalı bulutlara
Hem de bembeyaz düşlere…
Masmavi gökyüzünde, Süzülüp süzülüp, Konmalı
Yârin yüreğine...

Bu yüzden Umutsuzluğun hepimizi siyah renklere boyadığı, karamsarlık libaslarını ruhlarımıza ve bedenlerimize döşediği şu zamanlarda, belki de umudu karlı tepelerin ardından, yeniden doğurmamanın vakti gelmiştir…
Hatta geçiyordur bile. Bunu düşünmek bile bir umutsuzluk belirtisiyken artık, hayatımızı elimizden alınanların, olduramadığımız pamuk şeker kokulu hayallerimizin yerini doldurmanın zamanı.  
Hem de daha güzelleriyle.  
Hayal etmeyi ve umudu, küçükken kullandığımız, her iki satırda bir özenle açıp ucunu keskinleştirdiğimiz, kurşun kalemimiz gibi, ilgi ve özenle kullanmalıyız.
Sonra bu hayaller defterimizdeki yazı gibi kalıcı olma yolunda ilerler ve kim bilir defterin sonuna gelindiğinde, bir başkası tarafından açılıp okunur ve umudu unutmuş yüreklere esin kaynağı olur; bir başkasının umudu olmak gibi bir güzellik yükler varlığımıza.
 Artık her birimiz için daha birçok hayal kırıklığını unutma vakti.
Umut yeniden doğmak için bizi bekliyor, tepeye çıkmanın vakti geldi de geçiyor.
Umudun var oluşuyla güçlüdür insan…
Umut seni sen yapar çünkü, senden başkasına ait olamayacak hezimetli varlıklarındır onlar.
Kıymetini bil, onu kaybetmek için değil, daha güzellerine yer açacağın bir hayat seç kendine.   
İhtiyaç duyduğun güç htiğin umudun kendisindedir, umut sana umut verecek olandır.
Hiçbir zaman unutmayın! HER HAYAL KENDİSİNİ GERÇEKLEŞTİRECEK BİR İNSAN BULUR.  
Bu yüzden hayal kurmaktan vazgeçmeyin, ümitsiz olmayın..
Çünkü hayal kurmak aynı zamanda gerçekleştirmenindi ilk aşamasıdır..
 Sevgiler…