Kelime olarak, geri dönmek, pişman olmak manasına gelen tövbe, dini bir terim olarak da; işlenen günahtan, bir daha işlemeyeceğine dair söz vermek, yaptığı günaha pişman olmaktır. Tövbeyi daha iyi anlayabilmek için insanın mahiyetini de iyi bilmek gerekir.
Allah'u Teala çeşitli canlı varlıklar yaratmıştır. Bu canlı sınıflarından biri meleklerdir. Melekler, akıl sahibidirler fakat şehvet (nefis) sahibi değildirler. Dolayısı ile günah işlemezler, dereceleri de sabittir Yüce Allah ne emrederse isyan etmeden harfiyen yerine getirirler. Sayıları da çoktur.
İkinci sınıf varlık da hayvanlardır. Hayvanlar da, şehvet sahibi, nefis sahibidirler. Fakat akılları olmadığı için sorumlulukları da yoktur. Dolayısıyla hayvanların günahları da, sorumlulukları da yoktur.
Üçüncü sınıf varlık da insandır. İnsan; hem akıl sahibi, hem de şehvet sahibidir. Dolayısı ile günah işleyebilir. Peygamberler de hariç, bütün insanlar az veya çok günah işleyebilirler.
İşte bu durumda kullarına çok merhametli, Tevvap (Tövbeleri kabul eden) olan Yüce Allah (cc); günah işleyen kulunu hemen cezalandırmıyor. Ona hatasından tövbe etme, pişman olma, günahından vazgeçme hakkını tanımıştır.
Allah'u Teala devamlı olarak, tövbe etmemizi istemektedir. Bu durumu Kur'anı Kerim şöyle açıklıyor: "Ey müminler! Nasuh (samimi) bir tövbe ile Allah'a dönün. Umulur ki, Rabbiniz kötülüklerinizi örter. Peygamberi ve Onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde (kıyamet gününde) Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar" (Tahrim 8).
Allah'u Teala, başka bir ayette de, kurtuluşa ermenin yolunu da şöyle açıklıyor: "Ey müminler! Hep birden Allah'a tövbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz" (Nur 31). Peki tövebe-i nasuh nasıl olmalı? Sahabe-i kiram tövbe-i nasuhu; sağılan sütün tekrar nasıl o memeye dönme imkanı yoksa, günahından tövbe eden kişinin de o şekilde bir daha tekrar günaha düşmemesi şeklinde tanımlamışlardır.
Dinimizin önemle üzerinde durduğu konulardan bir de sabırdır. Yani dinimiz birçok konuda sabrı tavsiye ederken, bazı konularda da, acele olunmasını emrediyor. Acele edilmesi istenen konulardan biri de, insan bir yanlışlık yaptığı zaman yani günah işlediği zaman hemen hatasından vazgeçip, peşinden samimi bir şekilde tövbe etmelidir. Arkasından acele iyilik yapılmalıdır. Yine acele edilmesi istenen diğer konulardan biri de, birisine misafir geldiği zaman, misafire ikramda, acele edilmeli, ona istemezlik hissi verilmemelidir. Acele edilmesi istenen diğer bir konu da, evlenecek çağa gelmiş ve imkânı olanları da acele evlendirmek gerekir. Çünkü evlenmek de birçok günah kapısını kapatmaktadır.
Dinimizde bu kadar önemli olan tövbenin de kabul olması için bazı şartları vardır. Yani tövbe sadece kuru bir sözden ibaret olmamalıdır. Tövbenin geçerli olmasının şartlarını şöylece sıralayabiliriz:
1-O günahı terk etmek,
2-O günahı işlediğine pişman olmak,
3- O günahı bir daha işlememeye azmetmek,
4-İşlenen günah kul hakkı ise, hak sahibine hakkını verip ondan helâllık almak, Allah hakkı ise yine o hakkı eda etmektir.
Şimdi günümüzde çoğu zaman tövbenin bu şartlarına riayet edilmeden, sadece Ya Rabbi pişmanım, tövbe ediyorum… Gibi sözlerle yetiniliyor. Bu konuda Hz. Ali (ra) buyuruyor ki, öyle tövbeler vardır ki, o tövbe de yalandır. O tövbeye de ikinci sağlam bir tövbe lazımdır. Yani hak sahibine hakkını ödemeden, ondan helâlık almadan yapılan tövbenin kabul olması beklenmemelidir.
Peygamber Efendimiz (sav), masum yani günahsız olduğu halde, bize örnek olması hasebiyle devamlı olarak tövbe ederdi. O bir hadisi şeriflerinde şöyle buyuruyor: "Ey insanlar! Allah'a tövbe ve istiğfar ediniz, ben günde yüz kere tövbe ediyorum" (R.Salihin c.I,s.19)
Hal böyle olunca biz günahkâr kullar günde bin kere de tövbe etsek yine azdır. Yüce Allah, tövbe için belirli bir zamanı, belirli bir yeri de şart koşmamıştır. Yani insan bilerek veya bilmeyerek bir hata işlediği zaman hemen pişman olup Nasuh bir tövbe etmelidir. Bu durumu da Hz. Peygamber (sav), bir hadislerinde şöyle bildiriyor: " Bir kul can çekişmeye başlamadıkça Allah'u Teala onun tövbesini kabul eder" (R.Salihin c.I,s.22)
Allah'u Tealanın kullarına karşı çok büyük merhameti vardır. Onların günahkâr olarak huzuruna gelmesini istemiyor. Bunun için, günah işleyen kulunun tövbe edip, günahından arınmasını, temizlenmesini, üzerinde özellikle de kul hakkıyla huzuruna çıkmamasını istiyor.
Mümkün mertebe günah işlememeye özen gösterelim. Şayet beşer olarak şaşıp günah işlediysek de, hemen tövbe etmesini de bilelim. Hz. Peygamber (sav)in, tövbe konusundaki şu müjdesini de hiç unutmayalım: "(Hakiki) tövbe eden günah işlememiş gibidir"