Türkiye'deki tartışmalardan biri de Türkiye'de halkın belli kesimlere göre muhafazakârlaştığı iddiasıdır. Muhafazakârlığı da dindarlaşmak olarak değerlendiriyorlar. Dini açıdan da bakıldığı zaman da muhafaza edilmesi gereken değerlerin de çok aşındırıldığı, aslında dini değerlerin pek de muhafaza edilmediği, din ve dini değerlerin daha çok suistimal edildiği ortaya çıkmaktadır.

Sekülerleşmek ise din ve dini değerleri işlere karıştırmamak, olaylara, değerlere laiklik çerçevesinden bakmak, aslında dini sosyal hayattan soyutlamaktır.

Türkiye, aslında objektif olarak değerlendirildiği zaman dindarlaşmıyor, muhafazakârlaşmıyor. Gün gittikçe dini duygular zayıflıyor. Belki şöyle olabilir. Kendini muhafazakâr, dindar olarak değerlendirenler biraz daha fazla görünür oldular.

Günlük gelişen olaylara bakıldığı zaman daha önceleri meydana gelen durumları İslami açıdan değerlendiren kişilerin veya sivil toplum kuruluşlarının da İslami hassasiyetlerinde bir azalma olduğu görülmektedir. İslam'a aykırı söz ve davranışlara daha duyarsız, daha tepkisiz bir topluma doğru evrilmektedir. Yoksa gün gittikçe dine aykırı, gayri ahlaki davranışlar bu kadar aleni işlenmezdi.

Gittikçe dindar, muhafazakâr kesimin mücadele ruhunda bir azalma olduğu da muhakkaktır. Din ve Diyanete yapılan saldırılara gerekli tepkiler geniş kesimler tarafından gösterilmiyor. Dini ve dini değerleri ekonomiden, ticaretten, eğitimden, sosyal hayattan uzak tutma çabaları çoktur. Oysaki din hayatın her alanında olmalıdır. Zira din yaşanmak, hayatın her alanına yön vermek, insanların mutluluğunu sağlamak içindir.

Seküler kesim ise dini vicdanlara hapsedip tamamen laiklik çerçevesinde hareket edilmesini, dini değerlerin hiçbir işe karıştırılmamasını, tabiri caiz ise dini yok saymak istemektedirler. 

Tabi ki bu hayat bir mücadeleden ibarettir. Herkes hak gördüğü davanın mücadelesini vermektedir. Bu mücadele bugün başlamadı. Bugün de bitmeyecek. Hz. Âdem (as)'ın çocuklarından itibaren bu mücadele başlamış ve kıyamete kadar da devam edecektir. Zaman zaman dindarlar öne çıkmış, zaman zaman da dine karşı olanlar önde olmuşlardır.

Bu kısa tahlilden sonra diyebilirim ki, Türkiye'de halk gittikçe dindarlaşmıyor, sekülerleşiyor. Daha vahim olanı ise dindar kesim gittikçe dini hassasiyetini, mücadele ruhunu kaybetmektedir.