VAN ARTIK O ESKİ VAN DEĞİL!..

Siyaset insanı bozar mı?

Ya da Politika insanı bozar mı? Soruları hep sorula sorula geldi günümüze kadar.

Tabii ki doğrusu insanı bozmayan siyaset yapmaktır. Yandaş olmak insanı elbette bozar. İnsanı bozmayan adaletli şekilde davranmaktır kanaatimce. 

 Bizim insanımız ne çektiyse bugüne kadar politikayı imtiyaz, ego, gelir kapısı olarak gören adamlardan çekti. Maalesef siyasi partilerimiz de bu adamlara durmaksızın çanak tuttu, kapılarını hep bu insanlara açık tuttu.

Ünlü diye vekil yapılan sporcu ya da oyunculardan 'bunun oyu çoktur' diye meclise sokulan sıfır nitelikli adamlara, ekonomik açıdan destek verir denilen ve paradan başka hiçbir birikimi olmayan işadamlarından 'bu da bilmem hangi grubun temsilcisi olsun' kontenjanından siyaseten önü açılan kötü örnekler bir hayli kabarık duruyor önümüzde.

Şimdi Türkiye seçime giderken neredeyse bütün partilerimizin elinde fırsat var. Partilerimiz bunu yapar mı?

Siyasete hakiki bir kalite getirmeyi, memlekete yapılabilecek en önemli iyiliklerden biri olarak değerlendirirler mi? Bunu nasip olursa kısa zaman sonra göreceğiz.

Bizi temsil edecek insanları seçerken nitelikten başka hiçbir şey gözetmeseler, toplumda ne konuştuklarını açıklıkla anladığımız vekiller olsa kötümü olur?

'Neden biz de aday olmayalım? Yapanlar bizden daha mı iyi?' diyenler bugünlerde siyasi arenada bir hayli fazla gördüğünüz gibi.

Bunlar vekillik yaptıysa ben de hayli hayli yapabilirim düşüncesine kapılmış' sözü toplum algısı açısından doğru okunmalı. Bu tespit ve aslında dikkatli bir şekilde değerlendirilirse her dönem uygulamalı olarak tekerrür ediyor hayatımızda. Yeter ki görmek için biraz akıl teri dökelim. Tablo aslında çok belirgin bir şekilde karşımızda durmaktadır.

Biz neden geri duruyoruz ki?

Ümmetin durumu ortada, kan ağlıyor. Bu ülkede her taraftan bize saldırıyorlar görüyorsunuz. Davamız için bir şeyler yapmak gerekiyor. Bu ilk ve son şansımız diyenlerin sayısı da az değil bildiğiniz gibi. Dava adamlığı kılıfını uyduran tilki kurnazları, kitaba değil de kitabına uyduranları iyi bilirsiniz böylesi durumlarda.

Ben hep Van için eleştiriyorum, eksikleri öte yandan da doğruları da söylemeyi, yazmayı kendime ilke edindiğimden, sorumluluk bilincimin bana yüklediği ağır yükten dolayı yazmam gerekiyor.

Ülkemizin gelinen noktasında birçok özgürlükler konusunda kendi katkısı olmadan, engelleri kaldırılmış, birçok sorunlu çukurların kapatılmış olmasında hiçbir katkısı olmayanlar bugün kaymağı yemek için hazıra konmaya çalışmaktalar. Bu ifadem bütün partiler için geçerlidir.

En önemlisi AK PARTİ ve HDP'den başvuru yapanlar bunu daha çok düşünmelidir. Oysa adayların birçoğu yaşanan olumsuzluklara karşı kendi partisinin yanında durarak ya da haksızlığa karşı olduğuna dair bir açıklaması olmadan yoluna devam ediyor.

 Fetö'ye bir laf etmedi. Teröre ve alçakça konulara yapılan yanlışlara hiç ses çıkarmadı.

Sessiz ve boş zamanı fırsat bilerek ucuz kahramanlığa soyunan birçok adam görüyoruz piyasaya düşmüş.

Yani suya sabuna dokunmama felsefesiyle hareket ettiler, "bana necilik oynadılar, canı cehenneme" dediler. Yaşanan oyunlara karşı seyirci kaldılar.

Kimileri 17 Aralık'ta korktu, sindi ve saklandı. Bekledi, acaba bu savaştan kim galip çıkarsa ondan yana olurum kurnazlığıyla hesap yaptı. Haklıyı, haksızı bildiği halde kafasını kuma gömdü. Hayat felç oldu birçok olayda sorunlara seyirci kaldı. İnsanlar dışarı çıkamadı ve her tarafa yaranmak için kişisel beklentiler ve endişeler için sadece izledi. Yani sadece bencilce hayatını yaşadı.  Şimdi bakıyoruz ve acı çekerek izliyoruz ki, aday olmak için kimisi çok imanlı olmuş paralel yapıya meydan okuyor hem de büyük bir kahramanlık edasıyla ama kulislerde tabi ki açık açık kimliğini belirtmeden…

Bugüne kadar hiçbir konuda fikri olmayanlar bilge adam olmuş, bir türlü susmak nedir bilmiyorlar. Kimisi vatansever, kimisi ümmetçi, kimisi yıllardır Kürt sorunu için bedel ödemiş, asıl Kürt oymuş gibi kontenjanlardan girmeye çalışıyorlar. Bakıyorsunuz bunca yalana, iftiraya, palavraya karşı hiç sıkılmıyor, utanmıyorlar.

Bakıyorlar ki ülkede son referans noktası nedir? Hangi ideolojiyi kullanırsak kendimize yer buluruz? Kendilerini hemen o kılığa sokuyorlar. Kat edilen mesafeyi, gelinen noktayı kendinden sanıyorlar.

Bu tür insanlar şunu kafalarına iyi koysunlar ki bugünün Türkiye'si birçok eksiğe ve yanlışa rağmen Erdoğan rüzgârının kazanımlarından başka bir şey değil.

Şunu da hatırlatayım ki bu güne kadar olduğu gibi bundan sonrada alacağı makamların bir süre sonra kendi malı olarak görecek, kuşkunuz olmasın başa da kalkacaklar. Bedelsiz kazanılan bir makam insanı nasıl eder?

Ya da trilyonlar harcanarak kazanılan makamlar sonra neler götürür? Bugüne kadar evinde ve işyerinde, bulunduğu ortamlarda değer bulamayanlar, makamlarında bir mucizeyle değer bulacaklar, sonrasını artık siz düşünün!

En tehlikeli başkan ve aday prototipi bu olsa gerek!

Yazıklar olsun kendisini müstağni görüp her şeyi ben bilir ve ben yapabilirim diyenlere! Yine yazıklar olsun ki, önümüze liyakatsiz, beceriksiz, ırkçı, hırsız, kendini yönetemeyenlerin bizi yönetsin diye önümüze bırakıp oy verin diyenlere!

Değerli okurlar bu seçimi yapanlar halkın hangi sorunlarını çözecekler biliyor musunuz ya da haberiniz var mı?

Ya da size bu konuda haber veren var mı?

Gelişmiş ülkelerde seçimler halkın var olan sorunlarını, sıkıntılarını çözmek için yapılır. Çözülemeyenlere çözüm bulmak için yapılır.

Siz hiç aday adaylarının Van'a dair, yerele dair zahmet çekip ürettikleri, geliştirdikleri kendi düşüncelerine, projelerine, hedeflerine şahitlik ettiniz mi?

Ya da projesi olan, derdi olan, ne yapacağını bilen ve bu konuda halkın gündelik yaşamında ve yarınlara giden yolculuğunda onlara sunulmak için planlanan stratejik planları, vizyon belgeleri, projeleri konuşan adayları bulmak için samimi çaba ortaya koyan siyasiler gördünüz mü?

Sahi durum böyle değilse o zaman aday olma iddiasıyla boy gösteren kişiler neyi başarmak veya kime hizmet etmek için aday olacaklar?

Bazen üzülerek şahit oluyorum ki birçok aday adayı kendilerini siyasilere şirin göstermek ve onlara biat ettikleri, onların adamları olacaklarına dair verdikleri sözlerle beni büyük hayal kırıklıklarına uğratıyorlar.

Derdi halk olan, hizmet olan, yetim kimsesiz, garip guraba, sefil olan adaylar, toprakta maden arar gibi aranmak, bulunmak zorunda!

Derdi hizmet olan, makamdan şeref alan değil, makama şeref katacak olan adaylar bulunmalı!

Derdi VAN olan, adalet olan, ahlak olan, gençlik olan, aile olan adaylar bulunmalı!

Dünü anlamış, bugünü bilen ve yarınlara da bilgiyle, istişareyle, güçlü ekip ruhuyla gidecek ve yarınları insana, çevreye, canlılara, kültüre, genç nesle zarar vermeden gözü gibi koruyacak adaylar bulunmalı!

Emin olun ki çok şey istemiyoruz. Bu saydıklarımızı yapabilecek birçok kişi tanıyorum. Belki bu kişiler diğer bazı adaylar gibi yüksek sesle, canhıraş bir şekilde kendilerini karar vericilere sevdirmek için mücadele etmiyor olabilir. Bu konuda mütevazı ve ilkeli bir duruş ortaya koymuş da olabilirler ama karar vericiler kendilerine halkın teslim ettiği irade ve emanetin hakkını vermek için bu kişileri bulmak ve görevi teslim etmek zorundalar.

Adaylardan elinde sihirli değnek varmışçasına çok şey de beklememeliyiz.

Onlarda beklentileri yüksek tutarak sonra hayal kırıklığı oluşturmasınlar isterim.

İşte yine bu nedenle önümüzdeki kısa sürede belirlenecek adayların tüm karar vericilerin tüm duygusal refleks ve tavırlardan, tercihlerden arınmış bir şekilde masada karar vermeleri gereken çok önemli günler olarak merakla beklendiğini hatırlatmak isterim.

Ne olur duygularınıza yenik düşmeyin!

Ne olur geçmişte birileri adına özelde yaşadıklarınız sizleri vefa ve minnet duyguları ile karar vermeye zorlamasın!

Ne olur alacağınız kararın kendi aranızda bir küçük dost meclisini ilgilendiren karar olmaktan öte bu şehirde yaşanan bir milyon iki yüz bin insanın kaderini etkilediğini ve ilgilendirdiğini unutmadan karar verin!

Ne olur küçük bir grup veya birkaç kişi mutlu ve memnun olacak diye yüzbinlere gözyaşı döktürmeyin!

Söylediğim konular hakkında fikri, düşüncesi ve aklı olan ve aynı zamanda sorunları çözecek yetenekte insanlar artık görev almalı. Omurgalı, duruşu olan kişilikler yetkilendirilmeli, aksi halde geleceğimiz yine heba olacak.

Yani kent için mi adaylar belirlenecek yoksa kendileri için mi?

Çantacı adaylar mı konulacak yoksa kazanacak adaylar mı?

Hak için mi, halk için mi adaylık verilecek yoksa kazanmak için her yol mubahtır diyenler mi?

Mesela 20 yıldır Van'daki aday profiline bakalım. Bugün kim rahmetle anılıyor…

Bunun hiç mi hikmeti yok!

20 yıldır bu halk Ak Parti'yi iktidar yapıyor ama rahmetle andığımız kişi sayısı çok az!

Ama artık bu profilde veya benzeri aday koyarsanız, işiniz de çok zor olacak!...

Ceketler devri bitti, gitti!...

O yüzden Van'a dair öngörülerinizi, araştırmalarınızı, bakış açınızı değiştirin!...

Lütfen…

Güzel adamlar biriktirin!...

Vallahi Van eski Van değil!....

O ceketi size yedirirler!...