İlahi rahmet ve bereket aylarından olan Recep ayının yirmi yedinci gecesi İsra ve Miraç gecesidir. İşte bu gece Recep ayının 27. Gecesi yani isra ve miraç gecesidir.
Yüce Allah insanlara doğru yolu göstermek için, insanlar arasından seçtiği Peygamberler de göndermiştir. Allah’u Teala, peygamber olarak görevlendirdiği kişilere, Peygamberliklerini ispatlamak için mucizeler de vermiştir.
Mucize kelime olarak; aciz bırakan, harika olay, güçsüz kılan… Manalarına gelmektedir. Dini bir kavram olarak da mucize, insanların benzerini meydana getirmekten aciz kaldıkları, Peygamber olarak görevlendirilen kişinin göstermiş olduğu harikulade, olağanüstü durumlardır.
Sevgili Peygamber efendimiz (sav)’e başta en büyük mucizesi Kur’anı Kerim olmak üzere birçok mucize verilmiştir. Bu mucizelerden biri de İsra ve Miraç mucizesidir.
İsra, kelime olarak gece yolculuğu, Miraç da yükseklere çıkmak demektir. Rivayete göre Hz. Peygamber (sav), hicretten bir buçuk yıl önce, Kâbe’de Hatim’de bulunurken veya amcası Ebu Talib’in kızı Ümmühani’nin evinde yatarken, Cebrail (as) gelmiş, Peygamber Efendimiz (sav)’in göğsünü yarmış, kalbini zemzem suyu ile yıkadıktan sonra, kalbini iman ve hikmetle doldurmuştur. Sonra Hz. Peygamber (sav), Burak adında mahiyetini bilemediğimiz Burak adında bir bineğe bindirilerek Mekke’den alınıp, Kudüs’teki Mescidi Aksa’ya götürülmüştür. Hz. Peygamber burada diğer Peygamberlerin ruhlarına imamlık yaparak namaz kıldırmıştır.
Bu İlahi mucizenin bu kısmına İsra, yani gece yolculuğu denilir ve bu kısım Kur’anda bizzat Allah tarafından da açıklanmıştır. Bu İlahi mucizenin ikinci kısmı olan Miracı, yani göğe yükselme kısmını da Hz. Peygamber (sav), hadisi şeriflerinde açıklamıştır. Yüce Allah Kur’anı Kerimde şöyle buyuruyor: “Kulunu (Muhammed (as) bir gece Mescid’i Haram’dan (alıp), Mescid’i Aksa’ya kadar götüren (Hz. Allah) her türlü noksanlıktan münezzehtir. (O Mescid’i Aksa ki), biz onun etrafına feyiz ve bereket verdik. (Ve bu gece yolculuğunu) O’na (O peygambere) ayetlerimizden bazısını gösterelim diye yaptık. Şüphesiz ki O, (her şeyi) hakkıyla işiten, (her şeyi) kemaliyle görendir” (İsra 1)
Hz. Peygamber (sav), Cebrail (as) ile birlikte Miraca yükseldi. Göğün birinci katında Hz. Âdem (as), ikinci katında Hz. İsa (as) ve Hz. Yahya (as), üçüncü katında Hz. Yusuf (as), dördüncü katında Hz. İdris (as), beşinci katında Hz. Harun (as), altıncı katında Hz. Musa (as) ve yedinci katında da Hz. İbrahim (as) ile görüştü.
Cebrail (as) bu yolculukta Sidretül Müntehaya kadar Peygamberimize refakat etmiştir. Bundan sonra da Peygamber Efendimiz (sav), Refref adındaki binit ile yükselişine yalnız olarak devam etmiştir. Bu arada Hz. Peygamber cenneti ve cennetin nimetlerini, cehennemi ve cehennem azabını müşahede etmiştir. Daha sonra da aracısız olarak Allah ile görüşmüş ve Allah’tan aldığı vahiy ile geri dönmüştür.
Yüce Allah bu kutsal yolculukta Hz. Peygambere ve O’nun ümmetine üç şey hediye etti. Bunlar: Allah’a şirk koşmayanların cennete gireceği müjdesi, Bakara suresinin son ayetleri ve günlük beş vakit namazdır.
Hz. Peygamber (sav), bu kutsal yolculuktan döndükten sonra, sabah olup bitenleri anlatınca, müşrikler inanmadılar. Hemen gidip durumu Hz. Ebubekire anlattılar. Dediler ki: Ya Ebabekir, senin arkadaşın Muhammed, bir gece içinde Kudüs’teki Mescidi Aksa’ya gidip geldiğini söylüyor. Sen buna ne dersin? Hz. Ebubekir (ra):
—Bunu Muhammed mi söylüyor? Müşrikler Evet deyince, Hz. Ebubekir(ra) dedi ki:
—Eğer O söylemişse mutlaka doğrudur. Hatta O daha fazlasını da söylese yine de inanırım. Çünkü O asla yalan söylemez.
Bu durumu duyan Hz. Peygamber (sav) de, Hz. Ebubekir’e doğrulayan, tasdik eden manasında “Sıddik” lakabını verdi.
Miraç kandilinin bizim açımızdan en önemli durağı “Mescidi Aksa”dır. Mescidi Aksa, aynı zamanda Müslümların ilk kıblesi ve üç kutsal mescidlerimizden biridir. Bu kıymetli zaman diliminde, bu kutsal mekanın bugünkü durumu nasıldır? Aksa ne kadar da mahzun, ne kadar perişan... Yahudi zulmü altında inim inim inlemektedir. Bir buçuk milyar Müslüman geçinen kişi de sadece bu zulmü seyretmektedir. Müslümanlar bugün perişan, bölünmüş, birbirleriyle uğraşmaktadırlar. Hal böyle olunca da lanetli İsrail'e de gün doğmuş oluyor. Müslümanlar birbirlerine karşı en güçlü, yok edici silahları kullanırken, İsrail'e karşı da sadece sözlü beddua da bulunuyor. Birbirlerini can yakıcı silahlarla ortadan kaldırmaya çalıştıkları halde Yahudileri de dua ile ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Tabi ki bunda da bir çelişki vardır...
Unutmayalım bu zulüm ilelebet devam etmez. Elbette Hz. Ömerler, Selahaddin’i Eyyubiler gelecek ve zalim İsrail'e de haddini bildirecek. Ve o günler inşaallah yakındır.