Nihayet sistem değişikliğinin ilk adımı gerçekleşti.
Bunun başarılmasında hangi argümanlar kullanıldı?
Nelere başvuruldu? Siyaset ve diplomasi sistem değişikliğinde hangi değerler silsilesini kullandı? Batı düşüncesi neden referandumda taraf oldu?
Bütün bu soruların cevabı erbabınca biliniyor. Ve herkes cevabını durduğu yere göre veriyor.
Amerikan seçimleri kadar ilgi toplayan referandum da olan biten her şey dünyanın gözü önünde cereyan etti.
Dünya'nın hiçbir devletinde olmayacak gelişmeler yaşandı. Referanduma dünyanın sayılı devletleri müdahalede bulundu. Bu görülmedik bir şeydi. Gerçi geçmişte de batı Türkiye seçimlerinde hep taraf olmuştu, yalnız darbelere muhtıralara bile sebep olan batının diplomasi ve medya kanalıyla bu şekilde müdahalesi bir ilkti.
İçeride sistemin ana payandalarından sayılan Kemalist sol çok direndi. Her yalana başvurdu. Milliyetçi ve muhafazakâr çevrelerin bir kısmı bile bu yalanları kendi doğrularıyla birleştirip, olmadık şekilde sistemin korunmasına kalkan oldular.
Dünya ve sistemler o denli hızlı değişiyor ki, inanç ve değer olarak birbirine zıt çevrelerin bir araya gelmesini anlamakta halen güçlükler çekiyoruz.
Herkes birbirini hain işbirlikçi olmakla itham edip mevzi kazdı. Sol çevreler bu kazma işini CHP ve HDP üzerinden sürdürme çabasında. CHP ve HDP kaos istiyor...
CHP, ana gövdesini temsil ettiği için Kemalist sistemin oluşmasında birinci derecede etkili Avrupa'ya başvurup referandumun iptalini bile istedi. Batı kurduğu, Osmanlı artığı eşrafın (K.T.) oluşturduğu sistemin ilgasını hiç istemedi, alışılmadık şekilde seçime müdahale etti. Peki, bu başvurulardan sonra değişimi seyredecek mi?
Hiç sanmıyorum.
Hukuk yoluyla hal edemeyeceği değişikliği başka manevralara girerek muhal olan eski halin devamını getirmeye veya bu değişimi kendisine uydurmaya gayret edecek.
Uzun yıllar önce Fransa'yı ziyaretinde sayın Erdoğan'ın eşi Emine hanıma "diktatör" isimli bir kitabın -canlı yayınla- hediye edilmesinden itibaren batı oluşturduğu sistemin yok olmaması için yola koyulduğunu cümle aleme göstermişti ve bu kitabın hediye edilmesiyle de bugün durduğu yerin işaret fişeğini atmıştı.
Batı işaret fişeğini boşuna atmamıştı, çünkü devlet karar almış ve batıdan bağımsız olmanın faydalarını görerek batı karşıtı tedbirler geliştirmişti.
Yalnız, dün bize kadınlarımız üzerinden diktatör yaftalı kitap hediye eden batının unuttuğu şey, Türkiye insanının onların provalarını öğrendiği ve kendi külliyesinde planlamalarını kendisinin çizdiğiydi.
Partilerin ve hükümetlerin hataları üzerinden gitmeden (Çünkü hataları saymakla bitiremeyiz ve işimiz bu olmamalı), bin yıllık devlet geleneğinden ve 1500 yıllık İslam medeniyetinden feyz alıp kendi tasarılarını oluşturan devlet, projeksiyonlarını küresel ölçekte süregelen paylaşım savaşına çevirerek muhtemel gelişmelere karşı bariyerler kurdu.
Türkiye'de yaşayan her ferdin bu paylaşım savaşında nerede durduğu ve durması lazım geldiğini, bu topraklarda batı değerlerinden! Uzak, insanca yaşamak istiyorum diyen herkesin ve her kesimin tefekkür yapmasını diliyorum.
Çünkü bu var veya yok olma mücadelesidir.